Nitekim Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana geçen onlarca yılda giderek zayıflayan ordularını büyük bir problem gibi algılamayan ve güçlendirmek için bütçe ayırmayan ülkeler, şimdilerde olası bir tehlike karşısında neler yapacağını kara kara düşünüyor. Bu durumda da Türkiye, güçlü ve hazır durumdaki ordusunun yanı sıra silah sanayisiyle de NATO içinde önemli güç olarak varlığını korumayı sürdürüyor.
ABD merkezli “Wall Street Journal” (WSJ) gazetesinin yayımladığı habere göre, uzun bir süredir Avrupa, savunma politikasının güvencesi olarak NATO’nun güçlü üyesi ABD’yi görüyordu. Geçen yıl NATO’nun savunma harcamalarının yaklaşık yüzde 70’ini karşılayan ABD, geniş askeri gücüyle Avrupa’da da etkin bir koruma sağlayamaya çalışırken, giderek kendisini geri çekmeye, güçlerinin sayısını düşürmeye ve daha izole bir duruş sergilemeye başladı. Ukrayna’da yaklaşık iki yıldır devam eden savaş, Rusya’nın Avrupa’ya yönelik potansiyel bir tehdit olduğu yönündeki anlayışı yeniden hatırlatınca Avrupalı hükümetlerin telaşı da arttı.
‘Tehdit yaklaşacak’
Her ne kadar Rusya’nın Avrupa’ya yönelik acil bir askeri tehlikesi olmadığı ve Ukrayna’daki savaş nedeniyle askeri gücünün yıprandığı düşünülse de silah stoğunu ve ordusunu 3-4 yıl içinde toparlayabileceği, başka yerlerde sorun yaratma kapasitesine ulaşabileceği az da olsa tahmin edilebiliyor. Ama Avrupa’nın böyle bir şansı yok. Zira hükümetlerin savunma giderlerini kısması nedeniyle silah endüstrilerinin büyük bölümü eriyip gitti. Harcama yapmak isteyenlerse ya ekonomik koşulların ya da muhaliflerin kurbanı oldu.
Bazı akademisyenler, Avrupa’nın kendisini sistemli bir şekilde askersizleştirdiğine ve deyim yerindeyse “uykuya daldığına” dikkati çekerken, NATO eski genel sekreteri Anders Rasmussen de “NATO ülkeleri ekonomik ve endüstriyel güçlerini Rusya ile müttefiklerine karşı birleştirdiğini ancak üretemez hale geldiğini” savunurken, “Şayet ciddi bir şekilde mühimmat üretimine girişmezsek, tehdit giderek yaklaşacak” diyor.
Örnekler vahim
WSJ’nin haberinde, bu konu, çeşitli “vahim” örneklerle de gözler önüne seriliyor. Nitekim ABD’nin önemli müttefiklerinden ve Avrupa’nın en fazla savunma harcaması yapan ülkesi olan İngiltere’nin bir tehlike anında hemen konuşlandırabileceği yaklaşık 150 tankı ve bir düzine uzun menzilli füze bataryası bulunuyor. Bu nedenle İngiltere’nin, geçen yıl Ukrayna’ya hibe etmek üzere müzelerindeki uzun menzilli silahları toplayıp güncellemeyi düşündüğü ancak bu fikirden vazgeçildiği belirtiliyor. 712 bin tam zamanlı askeri personeli bulunan İngiltere’nin, elindeki 227 tankı 148 modern tankla yenilemeyi düşündüğü ancak bu işlemin de 2027’den önce gerçekleşemeyeceği söyleniyor. Mevcut 227 tankın ise 157’si 30 günde savaşa hazır duruma gelebilecekken, sadece 40’ının hemen konuşlandırmaya uygun olduğu ifade ediliyor.
Yine askeri harcamalar konusunda önde gelen ülkelerden biri olan Fransa’nın ise, kullanıma hazır 90’dan az ağır silahı bulunduğu, bu sayının, Rusya’nın her ay Ukrayna’da kaybettiği miktar kadar olduğu hatırlatılıyor. Danimarka’nın elinde şu an ağır topçu silahları, denizaltı ya da hava savunma sistemi bulunmadığına dikkat çekilen haberde, Almanya’nın elindeki mühimmatın ise savaşta sadece iki gün yetebileceği ifade ediliyor. Almanya’nın Soğuk Savaş sonunda Batı’da 500 bin, Doğu’da 300 bin askeri bulunduğu vurgulanırken, şimdi toplamda sadece 180 bine düştüğü hatırlatılıyor. Batı Almanya’da 1980’lerde 7 bin tank bulunurken, şu an bu sayısı sadece 200 ve yarısının cepheye hazırlanmak için 3 haftaya ihtiyacı var. Hollanda ise son tank birliğini 2011’de lağvedip, kalan tanklarını Almanya’ya göndermiş.
Avrupalı hükümetlerin, Kiev’e bir milyon adetlik mühimmat vaadinin sadece üçte birini gerçekleştirebildiği ancak buna karşın Kuzey Kore’nin aynı dönemde Rusya’ya bir milyondan fazla top mermisi ve füze yolladığı hatırlatılıyor. NATO ülkeleri arasında Soğuk Savaş döneminde savunmaya yıllık gelirinin yüzde 3’ünü harcarken, bunun 2014’te yüzde 1.5’lere düştüğü, Rusya’nın Kırım’ı ilhakıyla birlikte de yüzde 20’ye fırladığına dikkat çekilen haberde, aynı dönemde Rusya ve Çin’in askeri harcamalarının yüzde 300 ile 600 arasında arttığı kaydedildi.